“Su üstadı”, Leonardo da Vinci
Leonardo
ve türbülans
Fermat’ın
son teoremi ile başlayan düşünme yarışını anlattığımız
yazımızda 21.yy’ın hala çözülemeyen matematik ve fizik
problemleri içerisinde en önemlilerinden birinin bir
akışkanın (sıvı ya da gaz) hareket yasalarını betimleyen
Navier-Stokes
yasaları
olduğu ve her ne kadar deneysel ve pratikte sonuçları
gözlemlenebilir olsa da teoride bu yasaların tamamlanamadığı,
Navier-Stokes denklemlerinin doğrusal olmayan denklemler içerdiği
gibi çözümlerinin de genellikle türbülans
olarak adlandırdığımz fenomeni içerdiğinden bahsetmiştik.
Aslında herhangi bir temel bilim veya mühendislik alanına ait
akışkanlar mekaniği, hidrodinamik ve hatta astrofiziksel
hidrodinamik kitabında dahi referans olarak bulabileceğimiz,
türbülansın doğasına dair olağanüstü bir inceleme Leonardo
da Vinci
tarafından yapılmaktadır. Leonardo sudaki türbülans hareketi
konusundaki kuramlarını Codex
Leicester
adıyla bilinen ve günümüzde Bill Gates’in sahip olduğu sekiz
folyoluk elyazmasında özetlemiş, Codex
Atlanticus elyazmalarında
da akışkan davranışı üzerine kafa yorduğu deneysel çizimleri
ve analojilerini bir araya getirmiştir. Bu tarz pratik sonuçları
olan fenomenleri analojilerle harmanlayarak açıklamaya çalışmak
Leonardo’nun eşsiz dehasının göstergesidir. Sonuçta her ne
kadar gözlem ve deney bir fikrin ilk hesap vermesi gereken merciler
olsa da, herhangi bir konuda bilimsel metodun uygulamasında
analojiden esinlenme de teorinin sağlam temellere oturmasına ve
görece basit açıklamasına ulaşılmasına önemli katkıda
bulunur. Leonardo böyle kompleks fenomenleri karakterize edip
incelerken sözcüklerden umudunu keser ve yeterli görsel
anlatımları ancak çizimlerle sağlayabileceğine inanır. Çizim
çalışmalarının en karmaşık olanı ilk bakışta sanki sudaki
turbülansın fotoğrafı çekilmiş hissiyatı verir, oysa ki
bahsettiğimiz gözlemsel ve kuramsal zekanın sentezinin birer
ürünüdür onlar(bkz. Şekil 1).
Çizimlerinde
ve mühendislik harikası icatlarında hep bir doğadan esinlenme
yatan Leonardo için suyun yüzeyindeki hareket, bir saç
telininkine benzediği gibi doğrusal ve rotasyonel hareketler
barındıran tüm fenomenler içerisinde gizlice mevcuttur. Bir
gömleğin kumaşındaki katmanlarda da mevcut olan bu hareketler
onun çizimlerine ilham olmuştur. Leda
ve kuğu resmindeki
peruk tasarımı kendisinin tasarladığı yapay sarmalları ve
varyasyonlarını içerir(bkz. Şekil 2).
Su
üstadı Leonardo
15.yy
insanının su ile olan etkileşiminin günümüz çağına göre
daha hayati ve karmaşık olduğunu söyleyebiliriz. Bir güç
kaynağı olarak kullanılan suyun nakli, nehir ve kanallardaki suyun
idaresi ekonomik olarak önemli iken su baskınları olasılığı da
ciddi bir tehklikedir. Floransalı yetkililer görüşlerini almak
adına, su hakkında bahsettiğimiz çalışmaları yapmakta olan,
teoriyle pratiği bir araya getirmek için uğraşlar veren, bir ‘su
üstadı’
olarak gördükleri Leonardo’ya başvuruyorlardı. Leonardo nehir
kıyılarını aşındran girdapları açıklamak için suyun harket
halinde sahip olduğu önlenemez gücün doğasına karşı koymaktan
vazgeçilmesi, bu gücün istenilen şekilde kullanılması
gerektiğini savunuyordu. Su idaresi kolay bir şey olmadığı gibi
Leonardonun anlayışına göre her türlü dinamik duruma karşı
‘doğal bir arzu’ sergileyerek bu arzuyu da zamanı ve mesafeyi
minimize edecek şekilde kullanıyordu. Bu arzuyu engellemek
türbülanslı girdabın sert kayaları aşındırması ile
sonuçlanırdı. Onun yerine, eğer su başka bir yolu izlemeye ikna
edilir ise bu aşındırıcı etken azaltılabilirdi. Yetkililere
önerileri arasında bu doğrultuda bir bendin yapılması yer
almaktadır. Bir su üstadı’na yakışır şekilde, gelenekleri
bilen fakat ilk akla gelmeyen çözümleri üretebilen Leonardo 1500
yılında kısa süreliğine ikamet ettiği Venedik’te de fikirleri
ve projeleriyle adını duyurmuştur[1].
Leonardo’nun
yaşayan
dünya
kavramına bakış açısı, mikrokozmos teorisi ışığında çoğu
çalışmasıda mevcuttur. Venediğin su kanallarını, incelediği
vadileri, pınarları, onların oluşma süreçlerini ve bir bitkinin
damarlarındaki suyun hareketini kanın vücuttaki hareketi ile
ilişkilendirirken uyguladığı yöntem bütünüyle doğanın
kanunlarına duyulan saygının, süreçleri anlama aşamasında
deneyimlediği zevk ve keyifin ürünüdür. Pulmoner aortun boynu
içindeki kan girdapları üzerine çalışmaları bu esinlenme
süreçlerinin ne kadar olağanüstü olduğunun kanıtıdır(bkz.
Şekil 3). Bu gibi çizimleri ve daha nicesi 3 boyutlu çizim
yönteminin ilk örneklerini içerdiği gibi geometrik uyum ve
doğruluk sadece mühendislik çizimlerinde değil bir bütün olarak
onun sanatının merkezinde yer alır. Ne de olsa ona göre bir
karenin köşegeninin kenar uzunluğuna oranı ( karekök(2)/1),
2/1 gibi bir orana göre, aritmetiksel olarak kusursuz
olmadığından(irrasyonel olduğundan) daha üstün ve ilgi çekici
geliyordu. Leonardo hayatını geometrik doğaçlamalarla doldurmuş
ve bir çok ‘Arşimetyen’ cismin yer aldığı çizimler
yaratmıştır.
Modern
bilimin öncülerinin yaşadığı ve bilimsel metodun bugünkü
anlamıyla kullanılmaya,tartışılmaya başlandığı yüzyıllar
Leonardonun neredeyse iki asır önündeydi. Leonardo kuramsal
felsefenin soyutlamalarından haz etmeyen ve onu sert bir üslupla
‘akılda başlayıp akılda biten’ yalancı bilgi olarak
tanımlayan biriydi. Kendisinden asırlar sonra keşfedilen bir çok
bilimsel olayı(bir fenomen,astronomik bir olay vb.) betimlemiş olsa
da ironik olarak deneysel gözleme dayalı bir kanıt yoksunluğu
hiç peşini bırakmamıştır. Bu nedenledir ki Gallileo’nun
insanların eline teleskop vererek, “Haydi bakın bakalım ayın
yüzeyi düzgün müymüş yoksa girintili çıkıntılı mı?”
dediği ve Aristocu geleneği yıktığı an tam anlamıyla modern
bilimsel metodun uygulanmaya başlandığı, modern bilimin başladığı
an olarak kabul edilir. Fakat Leonardo’nun kendi zamanının
problemleri ile uğraşırken zamanının ötesinde geliştirdiği
anlayış evrensel insanlık mirasına eşi benzeri olmayan bir
kazanımdır.
Şekil
1.
Sudaki türbülans çizimleri,
[2].
Şekil
3.
Pulmoner aortun boynu içindeki kan girdapları üzerine
çalışmalar,[4].
Referanslar
1.
Martin Kemp, 2004, Leonardo, Dost Kitabevi Yayınları
3.Windsor,
Kraliyet Kütüphanesi, 12516
4.Windsor,
Kraliyet Kütüphanesi, 19117v
**Bu yazı HBT dergi 114. sayısında basılmıştır.
Comments
Post a Comment